Yazı yazmak için çok güzel bir zaman. Elektrik kesik, aydınlanmak için mum ışığından faydalanıyorum. Ha birde uzun zamandır yazmıyorum, yani belki içimde birikenler vardır bu uzun zamandan kalan ve belki zamanıdır bunları kağıda dökmenin (evet kağıttan bilgisayara geçiryorum şuanda.).
Hatırlıyorum. İlköğretimin ikinci kademesinde bir sınıftaydım. Ödev yapmayı sevmezdim. Fen bilgisi dersinden ödevim vardı ve öğretmenden korkuyordum. Akşam misafir vardı ve yemekten sonra elektrik kesilmişti. Bense ödevimi geceye bırakmıştım, belki yapmayı bile düşünmüyordum. Elektriğin kesilmesi bahanesi de hazırdı hani. O akşam elektrik kesilince ne oldu bilmiyorum. Ödev yapmak istedim, ama mum ışığında değil. Önceki zamanlardan beri elektriğe karşı ilgim vardı. Elimde 2 veya 3 tane pil, biraz kablo ve küçük bir ampul vardı. Belkide elimdeki pillerle ve ampulle ortamı ne kadar aydınlatabileceğimi merak ediyordum. Pilleri seri şekilde birbirine bantlayıp -seri bağlamayı biliyormuşum- kablo ile ampulü de pillere bantlayıp devreyi tamamladım. Ampul yanıyor ve ortamı aydınlatıyordu, ama öyle çok aydınlatmak denemez. Sadece masamı aydınlatıyor ve ben o aydınlıkta fen bilgisi ödevimi yapıyordum. Ben devreyi kurarken babam ve misafirler "Oğlum ödevin varsa al şu mumu da yap" dese de ben inatla "ben bu ampulü yakacam ve ödevimi de onun ışığında yapacağım" diyordum. Belkide ödev yapmaktan zevk aldığım tek zamandır o akşam. Sonraki gün okulda arkadaşlarım elektrik kesikliğini bahane etseler bile ben o ödevi hemde kendi kurduğum bir elektrik devresiyle yapmıştım.
Mum ışığında yazıyorum ya, mum devremi kıskandı, çabucak bitmeye çalışıyor. Merak etme mum, o zaman ödevi küçücük ampulün ışığında yapmaktan ne kadar zevk aldıysam şimdi bunu, bu yazıyı senin ışığında yazmaktan o kadar zevk alıyorum.
Belkide o ödevdi benim fen bilgisi öğretmeni olmama sebep, o devreyi kurma heyecanıydı. Bilemiyorum. Belki sadece fenle o kadar ilgiliydim ki o zamandan meslek seçimimi yapmıştım ama farkında değildim. Dedim ya bilemiyorum.
Mum yana yana dibine kadar geldi. Artık kağıdı bile zor görüyorum. Ödevin sonlarında doğru ampulde böyle yavaşça sönükleşmişti. O zaman paralel bağlayabilecek 2, 3 pilim daha olsa diye düşünmüştüm -paralel bağlamayı da biliyormuşum- ama yoktu ve ampul sönmeden ödevim bitmişti. Tıpkı mum sönmeden bu yazıya son noktayı koyduğum şu an gibi...
14 Haziran 2013 Cuma
2 Aralık 2012 Pazar
Parolalar Üzerine
Parolalar... İnsanlar internette herhangi bir hizmete üye olmak istediklerinde koyacakları parolaları önceden düşünmezler. Üye olurken "Yaa birde buraya parola oluşturmamız gerekiyordu!" der, ardından daha önce kullandıkları parolaları düşünürler. Eğer her hesaba aynı parolayı kullanıyorlarsa o parolayı aynen yazar geçerler. Acemi, yani ilk defa parola oluşturuyorlarsa genelde basit bazı dizileri takip ederler. 1234... 0000, doğum yılları, şehir plaka numaraları, telefon numaraları gibi. Hatta bir çoğunun ilk parolası telefonlarının pin kodudur ve o kodda ilk hatlarıyla gelen pin kodudur, Uzunca bir süre o parolayı kullanırlar.
Parolayı karmaşıklaştırmaları gerektiğini fark ettiklerinde de bu basit dizilerden vazgeçemezler. Mesela pin kodlar 4 karakterlidir. Birçok internet sitesi üye olurken en az 6 karakterle sınırlandırılmıştır. Pin kodunun karakteri yetmeyince parolaya ekleme yaparlar, mesela doğduğu yerin plaka kodunu da eklersen olur sana 6 karakter, o da yetmezse 2 karakterde doğum yılının son iki hanesi vardır, eder 8. Bazılarının iki telefon hattı vardır ve 2 pin kodu olma olasılığı da yüksektir, birleştirirler hemen iki kodu, olur sana 8 karakter.
Bazı sitelerde sadece sayılar yetmez parolalar için. İllaki büyük küçük harf ve noktalama işareti isterler. İşte bu tür sitelere çoğunluk gıcık olur. Çünkü parolayı unutacaklarını düşünürler ve unutacaklarını düşündükleri için unuturlar da.
Seval'in blogunda okuduğum bir söz vardı, şimdi yerini bulamadım.
Bu sözde olduğu gibi parolalarınız olmalı(birden fazla parola) ve bu parolalarınızı arada bir değiştirmelisiniz. Tavsiyede bulunacağım:
Son olarak benim parolalarım hakkında ipucu vereceğim, bu ipucunu veriyorum ya, yakında tüm parolalarımı değiştireceğim :D Evet ben de yukarıda yazdığım gibi ilk pin kodumu hâlâ kullanıyorum, doğrudan değil tabiki başka şeylerle birleştirerek :D Ayrıca sevdiğim şeylerden uzun bir parola oluşturdum, şuanda en güvenlikli parolam o(tabi artık güveni epey düştü :D). Bu arada tek korkum parolamı rüyamda sayıklarsam ne olur acaba... :D
Ha kullandığım bir taktiği söyleyeyim. Benim birden fazla parolam var ve hepsini belirli güvenlik sıralarına dizdim. En güvenliksiz parolamı en güvenliksiz yerlerde kullanıyorum. Kişisel bilgi miktarı arttıkça parolamın güvenini artırıyorum. En güvenli parola sistemimi açmak ve öntanımlı e-posta adresime ulaşmak için kullanıyorum. Birde aşırı güvenli parolalarım var. Bunlarda aslında mecbur kaldığım güvenlik seviyesi diyebilirim. Sizinde kesinlikle parolalarınız olsun ve güvenlik seviyeleri olsun, bu size sitenin düzeyine göre hangi parolayı kullandığınızı da hatırlatacaktır... (Aklımı boşalttım rahatladım şuanda :D)
Parolayı karmaşıklaştırmaları gerektiğini fark ettiklerinde de bu basit dizilerden vazgeçemezler. Mesela pin kodlar 4 karakterlidir. Birçok internet sitesi üye olurken en az 6 karakterle sınırlandırılmıştır. Pin kodunun karakteri yetmeyince parolaya ekleme yaparlar, mesela doğduğu yerin plaka kodunu da eklersen olur sana 6 karakter, o da yetmezse 2 karakterde doğum yılının son iki hanesi vardır, eder 8. Bazılarının iki telefon hattı vardır ve 2 pin kodu olma olasılığı da yüksektir, birleştirirler hemen iki kodu, olur sana 8 karakter.
Bazı sitelerde sadece sayılar yetmez parolalar için. İllaki büyük küçük harf ve noktalama işareti isterler. İşte bu tür sitelere çoğunluk gıcık olur. Çünkü parolayı unutacaklarını düşünürler ve unutacaklarını düşündükleri için unuturlar da.
Seval'in blogunda okuduğum bir söz vardı, şimdi yerini bulamadım.
Parolalarınız diş fırçanız gibidir. Kişisel ve 3 ayda bir değiştirmeniz gerekir.
Bu sözde olduğu gibi parolalarınız olmalı(birden fazla parola) ve bu parolalarınızı arada bir değiştirmelisiniz. Tavsiyede bulunacağım:
- Yeni parolalarınızı eskilerinden esinlenerek oluşturmanızın size bir faydası yok, onları daha kolay ezberlemiyorsunuz, sadece güvenliğinizi düşürüyorsunuz.
- Parola oluştururken herkes gibi düşünmeyin, kendinize has düşünün, en basit parola 1234 gibi basit kombinasyonlar içerir. zorlaştırmak için 2 ile başlayıp 5'le bitirmenizin veya tersten yazmanızın pek faydası yoktur, bunu ben düşünüyorsam başkaları da düşünebilir.
- Parolalarınızı klavyeden hızlı bir şekilde girmeye alışın, 10 parmak hızla yazamıyorsanız en azından parolanızı hızlı yazın, bu sizi yakınlarınızdan korur. :D
- Parolalarınızı sık sık değiştirin, merak etmeyin sık değiştirdiğinizde ezberiniz yeni parola ezberlemeye alışacaktır, ayrıca ezber yapmak her durumda kötü değildir, lazım olduğunda yapılmalıdır.
- Parolalarınız ezberlerken karakterleri 2'li 3'lü gruplarsanız ezberlemeniz kolaylaşır.
- Parolalarınızı başkalarına söylemeyin, bırakın siz yokken sisteminizi kullanamasınlar, siz habersizken virüs yemenizden daha iyidir(linux kullanın virüs derdiniz olmasın :D).
- Parolalarınızı oraya buraya yazmayın, aklınıza yazın. Hafızanızı yitirmediğiniz sürece bir sıkıntı olmaz. :D
Son olarak benim parolalarım hakkında ipucu vereceğim, bu ipucunu veriyorum ya, yakında tüm parolalarımı değiştireceğim :D Evet ben de yukarıda yazdığım gibi ilk pin kodumu hâlâ kullanıyorum, doğrudan değil tabiki başka şeylerle birleştirerek :D Ayrıca sevdiğim şeylerden uzun bir parola oluşturdum, şuanda en güvenlikli parolam o(tabi artık güveni epey düştü :D). Bu arada tek korkum parolamı rüyamda sayıklarsam ne olur acaba... :D
Ha kullandığım bir taktiği söyleyeyim. Benim birden fazla parolam var ve hepsini belirli güvenlik sıralarına dizdim. En güvenliksiz parolamı en güvenliksiz yerlerde kullanıyorum. Kişisel bilgi miktarı arttıkça parolamın güvenini artırıyorum. En güvenli parola sistemimi açmak ve öntanımlı e-posta adresime ulaşmak için kullanıyorum. Birde aşırı güvenli parolalarım var. Bunlarda aslında mecbur kaldığım güvenlik seviyesi diyebilirim. Sizinde kesinlikle parolalarınız olsun ve güvenlik seviyeleri olsun, bu size sitenin düzeyine göre hangi parolayı kullandığınızı da hatırlatacaktır... (Aklımı boşalttım rahatladım şuanda :D)
23 Ekim 2012 Salı
Telefonlar ve sim kartlar üzerine aklımdaki zırvalar...
Bu yazıda aslında çok bilmediğim, fikir yürüterek "bu böyle oluyor sanırım" diye düşündüğüm, ama sanki biliyormuş gibi yazdığım cümleleri göreceksiniz. Yanlışım, eksiğim, fazlam olabilir, normaldir. Uzmanı olmadığım bir konuda yazıyorum, yorum yaparken bu durumu göz önünde bulundurmanızı istiyorum, tabi yorum yapacak bir şeyler görür ve yorumlamak isterseniz...
Cep telefonlarında adına kısaca imei dedikleri bir kimlik bulunur. Bu kimlik uluslar arası(!) bir kimliktir. Tıpkı bizim TC Kimlik numaralarımız gibi. Aldığınız bir telefonu Türkiye'de kullanabilmek için bu telefonun vergisinin ödenmiş olması gerekir. Telefonunuzun vergisinin ödenip ödenmediği imei numarasına bakılarak anlaşılır. Bu konuda google veya yandex emmilerde(amca) araştırmanızda size daha çok yardımcı olacaktır.
Cep telefonu almak o telefonun hemen çalışacağı ve birilerini arayıp mesajlaşabileceğiniz anlamına gelmiyor. Bir gsm operatörüne gidip kendinize ait bir numara almanız gerekiyor. Tabi numara aldığınızda bu numaranın telefonunuzla çalışması için operatör tarafından size verilen sim kartı telefona takmanız gerekiyor. Sim kartıda telefona taktıysanız artık telefonunuzla gönül rahatlığıyla birilerini arayabilir mesaj gönderebilirsiniz.
Bildiğimi düşündüğüm kadarıyla sistem şöyle işliyor. Sim kartınızın da tıpkı telefonunuzun imei numarası gibi özel bir kimlik numarası var. 0 ile başlayan 11 haneli cep telefonu numaranız sim kartınızın kimlik numarasına yönlendiriliyor. Sim kartı telefonunuza takıp telefonunuz açık hale getirdiğinizde telefonunuz hangi operatöre yönlendirilmişse onun şebekesine bağlanıp sim kartın kimliğini, telefonun imei'sini en yakındaki baz istasyonuna bildiriyor. Baz istasyonu iletilen bilgilere bakıp önce sim kart hangi telefon numarasına bağlanmış bakıyor, sonra imei numarasının vergisinin ödenip yasallaşıp yasallaşmadığına bakıyor, Eğer telefonunuzun vergisi ödenmişse gsm operatör merkezine "falan numaralı sim kart şuanda benim kapsama alanımda" diye bildirirken size de "telefonunuz yasal(yasalsa :D), şuanda benim kapsama alanımdasınız, size ben hizmet vereceğim" şeklinde bilgilendiriyor. Bu bilgilendirmeden sonra telefon ve baz istasyonu arasında sinyal gücü ölçümü yapılıyor sürekli, sinyal kesilirse telefon tekrar bir baz istasyonu aramaya başlıyor, baz istasyonu ise gsm operatör merkezine "falan numaralı sim kart kapsama alanımdan çıktı" diye bildiriyor. Bu işlem sürekli kendini tekrar ediyor.
Bu sistemde benim taktığım kısım neden iki tane kimlik numarası gönderilsin ki? İki kimlik numarasından kastım sim kartın kimliği ve telefonun kimliği olan imei. Bu konuya birazdan tekrar geleceğim...
İlk telefonlarda sim kart belleği için kullanılıyordu. Telefon bir aletti, sim kart ise telefon rehberi, mesajlar ve kendi kimliğini belirten verileri tutmak için bellekti. Telefonu sim kart olmadan açarsanız yapabileceğiniz tek arama acil numaralara(112, 911, vs) doğrudur. Yani sim kart olmadan telefon sadece yangın alarm düğmesi gibi bir şey. Gel gör ki teknoloji gelişti, artık piyasadaki telefonların hafızaları öyle yüksek ki telefonlar sim kart hafızasını görmezden geliyorlar. Mesajları da rehberi de kendi hafızasında saklıyor telefonlar.
Teknoloji gelişti ya, sim kartlar teknolojiyle birlikte küçülmeye başladılar. Yanlış bilmiyorsam ilk telefonlardaki sim kartlar kredi kartı büyüklüğündeydi, sonrasında bizim telefonlarda kullandığımız bir kulağı kırpık dikdörtgen hale geldi, tabi bu kırpık dikdörtgende gittikçe küçülüyor, mikrosu nanosu çıktı, daha ne kadar küçültecekler kim bilir!..
Gel gelelim benim takıldığım noktaya. Aslında benim sormak istediğim şey şu: Madem cep telefonlarına imei numarasından ulaşılabiliyor, o halde sim karta ne gerek var? Hani anlatırken demiştim ya telefon numaranız sim kartın kimlik numarasına yönlendiriliyor diye. Sim kartı kaldıralım aradan, telefon numaranız telefonunuzun imei numarasına yönlendirilsin. Böylece sim kartı takmakla uğraşmaya gerek kalmaz, sırf sim kartı takılacak diye telefonun tasarımında saçma sapan yerler ayırmaya gerek kalmaz.
Güzel düşünüyorum da bu sistemin eksileri ve artıları var. Kabul edelim ki telefonlardan sim kartı özelliğini kaldırıyoruz, eksileri ve artıları neler olur?
ARTILARI:
EKSİLERİ:
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Olaya birde "Sim kartlar hiç icat edilmemiş olsaydı" yönüyle yaklaşmak var ama gecenin bu saatinde artık aklım durmaya başladı. Onu da başka zaman düşünürüz...
Cep telefonlarında adına kısaca imei dedikleri bir kimlik bulunur. Bu kimlik uluslar arası(!) bir kimliktir. Tıpkı bizim TC Kimlik numaralarımız gibi. Aldığınız bir telefonu Türkiye'de kullanabilmek için bu telefonun vergisinin ödenmiş olması gerekir. Telefonunuzun vergisinin ödenip ödenmediği imei numarasına bakılarak anlaşılır. Bu konuda google veya yandex emmilerde(amca) araştırmanızda size daha çok yardımcı olacaktır.
Cep telefonu almak o telefonun hemen çalışacağı ve birilerini arayıp mesajlaşabileceğiniz anlamına gelmiyor. Bir gsm operatörüne gidip kendinize ait bir numara almanız gerekiyor. Tabi numara aldığınızda bu numaranın telefonunuzla çalışması için operatör tarafından size verilen sim kartı telefona takmanız gerekiyor. Sim kartıda telefona taktıysanız artık telefonunuzla gönül rahatlığıyla birilerini arayabilir mesaj gönderebilirsiniz.
Bildiğimi düşündüğüm kadarıyla sistem şöyle işliyor. Sim kartınızın da tıpkı telefonunuzun imei numarası gibi özel bir kimlik numarası var. 0 ile başlayan 11 haneli cep telefonu numaranız sim kartınızın kimlik numarasına yönlendiriliyor. Sim kartı telefonunuza takıp telefonunuz açık hale getirdiğinizde telefonunuz hangi operatöre yönlendirilmişse onun şebekesine bağlanıp sim kartın kimliğini, telefonun imei'sini en yakındaki baz istasyonuna bildiriyor. Baz istasyonu iletilen bilgilere bakıp önce sim kart hangi telefon numarasına bağlanmış bakıyor, sonra imei numarasının vergisinin ödenip yasallaşıp yasallaşmadığına bakıyor, Eğer telefonunuzun vergisi ödenmişse gsm operatör merkezine "falan numaralı sim kart şuanda benim kapsama alanımda" diye bildirirken size de "telefonunuz yasal(yasalsa :D), şuanda benim kapsama alanımdasınız, size ben hizmet vereceğim" şeklinde bilgilendiriyor. Bu bilgilendirmeden sonra telefon ve baz istasyonu arasında sinyal gücü ölçümü yapılıyor sürekli, sinyal kesilirse telefon tekrar bir baz istasyonu aramaya başlıyor, baz istasyonu ise gsm operatör merkezine "falan numaralı sim kart kapsama alanımdan çıktı" diye bildiriyor. Bu işlem sürekli kendini tekrar ediyor.
Bu sistemde benim taktığım kısım neden iki tane kimlik numarası gönderilsin ki? İki kimlik numarasından kastım sim kartın kimliği ve telefonun kimliği olan imei. Bu konuya birazdan tekrar geleceğim...
İlk telefonlarda sim kart belleği için kullanılıyordu. Telefon bir aletti, sim kart ise telefon rehberi, mesajlar ve kendi kimliğini belirten verileri tutmak için bellekti. Telefonu sim kart olmadan açarsanız yapabileceğiniz tek arama acil numaralara(112, 911, vs) doğrudur. Yani sim kart olmadan telefon sadece yangın alarm düğmesi gibi bir şey. Gel gör ki teknoloji gelişti, artık piyasadaki telefonların hafızaları öyle yüksek ki telefonlar sim kart hafızasını görmezden geliyorlar. Mesajları da rehberi de kendi hafızasında saklıyor telefonlar.
Teknoloji gelişti ya, sim kartlar teknolojiyle birlikte küçülmeye başladılar. Yanlış bilmiyorsam ilk telefonlardaki sim kartlar kredi kartı büyüklüğündeydi, sonrasında bizim telefonlarda kullandığımız bir kulağı kırpık dikdörtgen hale geldi, tabi bu kırpık dikdörtgende gittikçe küçülüyor, mikrosu nanosu çıktı, daha ne kadar küçültecekler kim bilir!..
Gel gelelim benim takıldığım noktaya. Aslında benim sormak istediğim şey şu: Madem cep telefonlarına imei numarasından ulaşılabiliyor, o halde sim karta ne gerek var? Hani anlatırken demiştim ya telefon numaranız sim kartın kimlik numarasına yönlendiriliyor diye. Sim kartı kaldıralım aradan, telefon numaranız telefonunuzun imei numarasına yönlendirilsin. Böylece sim kartı takmakla uğraşmaya gerek kalmaz, sırf sim kartı takılacak diye telefonun tasarımında saçma sapan yerler ayırmaya gerek kalmaz.
Güzel düşünüyorum da bu sistemin eksileri ve artıları var. Kabul edelim ki telefonlardan sim kartı özelliğini kaldırıyoruz, eksileri ve artıları neler olur?
ARTILARI:
- Telefona herhangi bir şey takmadan doğrudan telefon olarak kullanabilme
- Operatör değiştirmek istediğinde sadece imei numarası ile halledebilme (numara taşıdığınızı düşünün)
- Aynı anda birden fazla telefon numarası ve operatörü bir telefona bağlayabilme (gelen aramalar açısından kolaylık, giden aramalarda yapılabilirliği değerlendirilmeli :D)
EKSİLERİ:
- Telefon bozulursa tüm rehber ve mesajları kaybedebilme
- Telefonun şarjı biterse ulaşılamaz olursunuz
- Telefon el değiştirdiğinde operatörün bilgilendirilmesi gerekliliği
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Olaya birde "Sim kartlar hiç icat edilmemiş olsaydı" yönüyle yaklaşmak var ama gecenin bu saatinde artık aklım durmaya başladı. Onu da başka zaman düşünürüz...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)