18 Mayıs 2011 Çarşamba

Kan bağışı

Bu dönem "Topluma hizmet uygulamaları" isminde bir ders alıyoruz. Bu derste beş tane topluma hizmet etkinliği yapıyoruz. Biz grup olarak bu etkinliklerden birini kan bağışına ayırdık. Yaz yaklaşınca kan verelim ki bünyemiz zayıflarsa soğuğa yenilip hasta olmayalım dedik ve yaza doğru erteledik.

Bu sene ilginç bir şekilde yaz bir türlü gelemedi. Dönem sonu da yaklaşınca artık kan versek iyi olacak dedik ve üç arkadaş Kızılay'ın Kızılay'daki(:D) kan bağış şubesine gittik geçtiğimiz perşembe günü. Beşevler'de yağmur kıyamet ıslandık, Kızılay'da yerler kupkuru.

Neyse gittik işte Kızılay'a kan bağışlamaya. Oradaki hemşireler gayet güler yüzle bize yardımcı oldular. Önce kan bağışlayacağımıza dair form doldurduk. Formları doldurduktan sonra orada anket doldurtmak isteyen bir kız vardı. Biz (daha doğrusu bizimkiler) mırın kırın ettiler. Ben de tamam şimdi değil ama kan verdikten sonra anketinizi dolduralım dedim. Sonra hemşire muayeneye başladı.
Parmak ucundan aldığı bir miktar kanı ufak ama pahalı olduğunu öğrendiğimiz bir cihaza koydu. Bu arada ilginç bir lanset kullandı. Çakmak manyötesiyle elimize elektrik çarptırırız ya aynen o hissi verdi. Sonra ateşimi ölçtü. Bu arada anket yapan kız beni birine benzetmiş olacak ki liseyi nerede okuduğumu sordu. Ayaş'ta okuduğumu söyleyince sustu. Sonra hemşire tansiyonumu ölçtü, 12'ye 9 çıktı. Şaşırdım. Daha önce hiç bu kadar yükseğini ölçmemiştim. Hep 11'e 7 falan çıkardı. Herhalde heyecanlanmışım.

Sonra formu da alıp doktorun yanına girdim. Doktor adresimde Sinanlı'yı okuyup "Sen Sinanlılı mısın?" diye sorunca evet dedim. Doktor Beypazarı'nın bir köyünde mecburi hizmetini yapmış. Bizim oralardan çok geçmiş yani :D. Neyse doktor kan verebilir diye onayladı bizi.

Sıra geldi kan vermeye. Uzandım o ilginç yatağa. Yatak çok hoşuma gitti, evde yok öylesi rahatlık :D Hemşire iğneyi batırırken buraya bakma dedi. Niye dediyse artık. Muhtemelen korkacağımı düşündü. Ama öyle korkulacak bir şey yok. İğneyi
batırınca ufak bir acı hissediyorsunuz. Acı kelimesi ağır geliyor sızı mı desem. Neyse aslında acıtmıyor. Torba yaklaşık 5-10 dakikada doluyor. Torba dolarken arada bir torbanın altındaki cihaz öttü. Hemşire yumruğumu sıkıp bırakmamı söyledi. Ben de pompalamaya başladım elimle kanı :D Yanımda ki yataklarda arkadaşlarım da kan veriyordu. Benim nedense kan verirken içimde bir mutluluk vardı. İşin ucunda para olmayınca insan mutlu oluyor tabi :D

Arkadaşlarım kan vermeye benden önce başladıkları için onlarınki önce bitti ve çokoprens ile elmalı soda'larını içmeye başlamışlardı. Hemşire bizimkilere hadi anketi doldurun, söz vermiştiniz dedi. Anket yapan kız bize anketi verdi. Ben daha yeni bitirmiştim kan vermeyi ve çokoprens'le elmalı sodamı. Öyle biraz uzanıyordum daha. Kız kalemi de getirdi bana. Ben de yatakta doldurdum anketin yarısını. Sonra kalanını da masada doldurup teslim ettik ve çıktık.

Kan verdikten sonra hemşire tembihlerde bulundu. Birkaç saat sigara içmeyin -ki kullanmam-, spor falan
yapmayın bir iki gün -bunu niye yapmıyoruz anlamasam da ben spor da yapmıyorum zaten :D- ve birkaç şey daha söyledi ama hatırlamıyorum.

Gayet eğlenceli bir olaydı kan vermek. Çok hoşuma gitti. Artık uygun oldukça (sağlık ve zaman açısından) kan vermeye giderim sanırım.

10 Mayıs 2011 Salı

Sonuç: Duvar Saati

Bu yazıdaki problem ve bu yazıdaki deney sonucunu bu yazıda yorumlamayı planlıyordum ama açıkçası bu yazıda pek öyle yorum falan yapasım yok. Bu problem ve çözümü üzerine düşünmek için çok fazla vakit bulamadım. Bu yazının diğer iki yazının arkasına gelmesini istediğim için günceme başka bir şey de yazamıyorum. İşte bu yüzden artık buna bir son vermeye karar verdim.

Aslında deney yazısındaki python kodu teoriyi çıkarmak için temel alınabilir. Alınmayadabilir. Neyse alınsa ne alınmasa ne. Ben artık o konuyu bırakıyorum. Aklıma takılan problemi python'a çözdürmekti benim amacım ve amacıma ulaştım aslında.

Neyse bu yazıyı fazla uzatmaya gerek yok. Sadece bu konuyu artık düşünmediğimi belirtmek istedim.