31 Aralık 2009 Perşembe

Para Sıkışması

Bu lafı babamdan sıkça duyarım ve hoşuma gider. Örneğin arabadan tuhaf sesler geliyordur. Arabanın tamirhaneyi ziyaret etmesi gerektiğini gösteren sesler. Neyse araba tamire gider. Onarıldıktan sonra eve gelir ve evde uzun bir süre arabanın problemi hakkında sohbet olur. İlk soru "Arabanın sorunu neymiş" olur ve bu soruyu sohbete sonradan katılan herkes sorar. Bu soruya babamın verdiği cevapsa "Şurasına şu kadar para sıkışmış." olur. Örnekle açıklayacak olursak geçenlerde tüp filtresi bozulmuştu. Babamın o soruya cevabı "Tüp filtresine 20 lira sıkışmış." şeklindeydi :D

Bizim araba yine tamir haneyi ziyaret etmiş bugün. Arabanın yanılmıyorsam sübap kapaklarından birine mi ne 250 lira sıkışmış :D Tabi bu sefer yapılmadan gelmiş orası ayrı. Bu sıkışan 250 lira beni öyle gıcık ediyor ki anlatamam. Şöyle ki arabayı yama aşağı rölantide ilerletirken(kendi giderken) istop ediyor. Pistonların birisi verimsiz çalışıyor. Araba tekliyor falan filan.
>
Yahu arabadan bu kadar bahsettik de ben araba kullanıyor muyum? Ne yalan söyleyeyim ehliyeti aldığımdan beri ya 3 ya da 4 kere kullanmışımdır! Ehliyeti ramazandan önce almıştım bu arada. :D

Ha bu para sıkışması lafı sadece araba için mi geçerli? Hayır sadece araba için değil. Genel olarak arıza yapmış her şey için kullanılabilecek bir laf :D Neyse fazla uzatmayalım. Sonra para sıkışır falan :D

29 Aralık 2009 Salı

Zaman...

Söyler misiniz bana zaman nedir?
Durun durun ben söyleyeyim
Zaman insanın kalp atışlarıdır
Heyecanlandığında hızla akan
Sakinliğinde akmak bilmeyen
Durduğunda ise hayata son veren
Madem zaman kalp atışıdır
O halde kalbimizle ölçelim zamanı
Ölçelim kalbimizden geçenleri ölçebiliyorsak
Ölçebildiniz mi?
Ben ölçemedim!
Çünkü kalbimden geçenler sığmıyor olduğu yere
O halde nasıl ölçeceğiz zamanı?
Asıl soru zamanı niye ölçeceğiz?
Zamanı ölçtüğümüzde elimize ne geçecek?
Hiçbir şey mi?
O halde zaman kalp atışlarının ölçülememesidir
Yanılıyor muyum?...

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Bir gün taktir edildim...

Bir gün taktir edildim. Nasıl olduğunu tam hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla anlatayım:

Ben 8. sınıfa gidiyorum. Bir sabah okula girdiğim sırada bir kaç ufaklığın yere çöp attıklarını gördüm. O ufaklıkları yanıma çağırdım. Yanıma geldiklerinde attıkları çöpü elimle göstererek "Bu nedir?" diye sordum. Çöp dediler. Acaba onu kim atmış oraya dedim. Kim attıysa attı sana ne deyip gittiler. Bende o çöpü alıp 5 metre uzağındaki çöp kovasına attım. Neyse sabah zili çaldı herkes okul önünde toplandı. Müdür bey çıktı. Bu gün bir olaya şahit oldum dedi. Beni çağırdı. Osman Karagöz buraya gel. Gittim müdür beyin yanına, topluluğun önüne. Müdür olayı anlattı ve beni herkesin önünde taktir etti. İşte o zamandan beri ben çöpü çöp kovasına atar oldum.

İşte buna eğitim deniyor. Bu davranışın kalıcı hale gelmiş olması okuduğum okulda nasıl bir eğitim yapıldığını gösteriyor. Buradan benim üzerimde emeği olan bütün öğretmenlerime binlerce kere
teşekkür ediyorum. Beni iyi ki eğittiniz.