8 Kasım 2011 Salı

Tekrar

İnsanın yazacak bir şeyleri olmalı diye başlıyorum yazıya. İnsan yazarak açılmalı diye ekliyorum. Diyelim ki yazdık. Okunmalı insan, yazdıkları okunmalı. Diyelim ki okunduk. Anlaşılmalı insan, yanlış veya doğru anlaşılmalı. Diyelim ki anlaşıldık, yanlış veya doğru anlaşıldık. Eleştirilmeli insan, eksik veya fazla eleştirilmeli. Diyelim ki eleştirildik. Eleştirileri değerlendirip gerekliyse değişikliğe gitmeli insan. Diyelim ki eleştirileri değerlendirdik, gerekeni uyguladık. Yazmalı insan, yazacak bir şeyleri olmalı ve yazmalı.

Fark ettiniz mi? Döngüye girdi insan. Yazdı, okundu, anlaşıldı, eleştirildi, ders aldı ve bu adımdan sonra ilkine döndü, yine yazdı. Hani hep derler ya "Tarih tekerrürden ibarettir." diye. Aslında insanın kendisi tekrardan ibarettir. İnsan tekrar eder durur. Yazmanın dışına çıkarsak, düşünür insan, bir şeyler bulur, sonra yine düşünür, sonra bir şeyler bulur... İnsan daima tekrardadır anlayacağınız.

Peki tekrar olmasa ne
olurdu? Sanırım tekrar olmasa insan gelişmezdi. İnsan tekrar etmese insan olmazdı herhalde. Düşününsene: Öğrenmenin en basiti tekrar etmedir. İnsan en kolay taklit ederek öğrenir. Taklit ettiği kimdir? Atasını taklit eder. Atası insandır, kendisi de insandır. İnsan, insanı taklit eder. Buna insan tekrar eder dersem yanlış mı söylemiş olurum? Bence olmam. O halde Düşünmeye başlarken ki önermem gayet yerindedir.

Ben şuanda ne mi yapıyorum? Tekrar ediyorum. Daha önce de yazdım, şimdi de yazıyorum. Yazdıkça ne oluyor? Gelişiyorum. En azından gelişiyor olduğumu düşünüyorum. "Buda mene yeter"