24 Haziran 2010 Perşembe

Hırsızın hiç mi suçu yok?

Sorular soruyorum içinde "neden"ler geçen.

Neden bir olay gerçekleştiğinde bir kişi, bir grup, bir kurum veya bir x değişkeni suçlanır? Neden suçlananın bir diye ortacı(sıfatı) olur. Neden suçlu tekildir?

Bu soruları neden soruyorum? Çünkü etrafımda bir şeylerin hep birilerinin üzerine yıkıldığını görüyorum. Olay iyi de olsa kötü de olsa, x kişisi veya grubu neyse işte, yapana inatla baskı yapıldığını fark ediyorum. Neden olayları hep "bir" ortaçlı değişkenlere atıyoruz.

Aklıma bir fıkra geldi.

Bir gün Nasreddin Hoca’nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış.
Birisi:
- Hocam niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki?
Bir başkası:
- Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor?
Bir diğeri de:
- Hocam kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep
yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nereden baksan dökülüyor.
Hoca kızmış!
- Yahu, demiş, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok!

Fıkrada olduğu gibi nedense hep "bir" ortaçlı değişkenlere yükleniyor suç. Benim düşünceme göre ortada bir suç varsa suçlu "bir" ortaçlı bir değişken değildir. Suç aslında herkesindir. Evet suçlu olan herkesdir. Ne alaka yahu? Diyelim ki bir çocuk daha yeni yürümeyi ve konuşmayı sökmüş olsun. Eline de top vermiş ol evdeyken. Çocuk oynarken vazo kırılsın. Böyle bir durum olduğunda ilk dayak yiyecek olan genellikle çocuktur. Gel gör ki çocuk vazoyu kırmadan onun değerini öğrenemez bu bir. İkincisi evde madem bir çocuk var, (değerliyse) vazonun orada ne işi var? Üçüncüsü madem evde kırılası eşyalar var topu niye veriyorsun yeni yürümeyi sökmüş çocuğa? Bu işi topu yapandan muhtemelen plastik olan topun yüzünden plastiği icat edenlere kadar götürebiliriz. Bu durumda suçlu olan ne çocuktur, ne topu verendir,
ne vazoyu koyandır ne de topu yapandır. Burada suçlu herkesdir. O yüzden çocuk boşuna dayak yemiştir :D

İşte bir olay olduğunda bu açıdan bakarım / bakmaya çalışırım. Hani beni bazı olaylarda tepkisiz görürsünüz ya işte tam olarak bu açıdan bakıyorumdur o zamanlarda. O yüzden sus pus olmuşumdur. İşte o zamanlarda suçluyu aramıyorumdur. O zamanlarda suçun oluşma sebebini düşünüyorumdur sadece. Suçluyu değil :D

8 Haziran 2010 Salı

Kardeşimin mezuniyet şeysi

Bugün gayet hoş bir gün geçirdim. Anlatma isteği geldi içime :D

Bugün mezun olduğum lisede mezuniyet töreni(kep atacaklarmış) vardı ve mezun olanlar arasında kardeşim de vardı. Normal şartlar altında liseyi sevmiyorum. İçinde sevdiğim öğretmenlerim olmasa liseyi unuturdum bile!

Her neyse bu sabah annemin beni 10.20'de uyandırması itibariyle 10.30'da kalkan servise yetişmek için çabucak giyinip çıktık evden(erkek olmanın güzel yanı: hazırlanmanız çok zamanınızı almaz). Liseye vardık ve şenliğin şenliğinde kaybolmaya başladık. Herkes birbirinin fotoğrafını
çekiyor falan :D Bense yavaş yavaş öğretmenlerimi görmeye çalışıyorum.

İlk olarak İhsan hoca(Fizik + Müdür Yardımcısı) yanımdan geçiyor ve görüşürüz daha diyordu. Daha sonra Hasan hoca(Tarih + Süper bir rehberlikçi :D) ile biraz sohbet ediyoruz. Kendisi ayaşlı olduğu için bulunduğu lisedeki öğrencilere gaz verip doğru yolda ilerlemelerini sağlayan bir öğretmendir. Sonra Banu hocayı(Kimya) görüyorum. Lise 1'de kimya dersimize girmişti kendisi. İlk başlarda beni çok sevse de mol kavramını kavramakta zorlandığım için bana kızardı. Mol'ün ne olduğunu anladım da arada akb falan filan karışıyor hâlâ :D Lisede en iyi anlaştığım Mehmet hocayı(Kimya + Son sınıfta sınıf öğretmenimizdi) görüyorum. Yaşı bize en yakın olan öğretmendir kendisi. Belki de budur aramızı iyi yapan :D Arada deneyler yapardık. Sis bombası yapmıştık. Bizden sonra sisi 19 mayıs'ta bir gösteride kullanmışlar :D

Sonra Serhat hocayı(Biyoloji + 2. sınıfta sınıf öğretmenimizdi + Güzel satranç oynar) gördüm. Biyolojiyi öyle
güzel anlatır ki anlamamak elde değil :D Özellikle derslerde "Neden" sorularıyla bilinir. Bir soru sorar, cevaplarsın, "Neden" der, açıklarsın, tatmin olana kadar "Neden" sorusunu yöneltebilir :D Onla epey sohbet ettik. Benim fen bilgisi öğretmenliğini okuduğuma az da olsa üzüldü. Tahir(Üst sınıftan bir vatandaş + Fen bilgisi öğretmenliği mezunu) katıldı sohbete. Benim fen bilgisi öğretmenliğinde okuduğumu duyunca "Hemen bırak okumayı" dedi :D "Okuyup da ne yapacaksın ki" dedi. Kendini örnek verdi ben atanamadım diyerek.

Neyse biz sohbet ederken şenlikte şenleniyordu herkes. Gitaristler gitar dinletisi yapıyorlardı falan. Seymenler şahane bir şekilde oynadılar. Sazlı sözlü eğlenceler falan derken güneş tepeden pişirmeye başlamıştı iyice. Boş kalmış gölgeli bir bölge arayışıyla boş boş dolanıyorken Öznur'a(bizim yabancı dil bölümünden) rastladım. Onun da kardeşi mezun olanlardanmış :D Ona sordum hangi hocaları gördün diye. O da benim gördüklerimi saydı. Sonra yahu bir buluşma ayarlasana facebook
ile tüm sınıftakileri topla dedi. Ben de yok dedim ben o işe bakmam dedim. Benim yaptığım planlar genelde tutmuyor dedim. Ama ayarlarsanız gelmeye çalışırım dedim.

Sonra yine boş boş dolanırken yahu ben Füsun hoca ile Güngör hocayı görmedim dedim kendime. Hadi onları bulayım dedim ve gözlerim arayarak dolanmaya başladım. Füsun hocayı(Coğrafya) gördüm. Bir şeyleri organize etmeye çalışıyordu. Azcık sohbetleşip yanından ayrıldım. Derken baktım karşımda Güngör hoca(Matematik + Soruları zordur :D). Onunla sohbetleşirken çekiliş yapılıyordu. Öğrenciler epeyce hobby satmışlar Güngör hocaya :D Elindeki birkaç numarayı bana verdi bunları da sen kontrol et diye. Elimdekilere bir şey çıkmamıştı henüz. Hocanın gitmesi gerekiyordu verdim geri numaraları. Sonra İhsan hocayı tekrar gördüm. Nasıl gidiyor dersler deyince ben de "Modern fizikten çakıyoruz hocam" dedim. Gülmeye başladı. Fizikçiye fizikten çakıyorum demekte ayrı bir komiklik :D Onunla da biraz sohbetleştikten sonra ben burada teftiş yapıyorum. Yine
görüşürüz dedi ve gitti.

Çekiliş bittikten sonra bir grubun konseri varmış. Biz çekiliş bitince hadi gidelim dedik ve toparlanmaya başladık. Tam okuldan çıkarken Mehmet hoca bana basamaklardaki beheri gösterdi ve "Osman yeni gösteri hazırladık" dedi. Bende beherin içinde ne olduğunu sordum. Bana birkaç bileşik ismi söylemişti ama unuttum. Ama suyla tepkidiğini söylediğini hatırlıyorum. Suyu damlattığımızda tepkime başlıyor deyince "Sodyum mu koydunuz hocam" diyesim geldi :D "Gösteriyi kaçıracağım hocam, gidiyorum" dedim.

Yorgun argın eve gelebildik saat 2'ye doğru. Kahvaltı yaptık 2'de :D Buradan sonrasının mezuniyet şeysiyle pek alakası yok sanırım :D Başlığa uyalım ve yazıya noktayı koyalım(nokta ->).